ağırlık
1. isim, Ağır olma durumu; tartı"Taşın ağırlığı. - "
2. isim, Ağır olma durumu; tartı"Yükün ağırlığı. - "
3. Bir kimse, bir grup vb.nin toplum içinde etkisinin fazla olması durumu
4. Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer
5. mecaz, Değerli olma durumu"Hediyenin ağırlığı. - "
6. Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak"Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli. - Attilâ İlhan"
7. ağızlardan, Gelin olacak kıza erkek tarafından verilen para veya armağan; kalın (II)
8. spor, Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori; sıklet
9. askerlik, Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri"Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum. - Falih Rıfkı Atay"
10. Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum"Havanın ağırlığı. - "
11. Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne
12. Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum
13. mecaz, Uyuşukluk ve gevşeklik durumu"Beynime bir ağırlık peyda olmuştu. - Aka Gündüz"
14. fizik, Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke; gravite
15. mecaz, ► ağırbaşlılık"Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi. - "
16. ► sorumluluk"Bu işin ağırlığını tek başıma yüklendim. - "
17. mecaz, ► sıkıntı"Göğsümden asabi bir ağırlığın yükseldiğini, nefes aldırmayacak gibi boğazıma tıkandığını duyuyordum. - Ömer Seyfettin"
18. ► takı"Kadın bütün ağırlığını takıp düğüne gitti. - "